Bir çok madde bağımlısına sorup sual eyleyin. Madde bağımlısı olmak ne menem şeydir diye? Size tüm samimiyeti ile yaşadığı o iğrenç anları tüm içtenliği ile anlatacaktır. Bugün de bir süre önce cezaevinden tahliye olan madde bağımlısı bir okurumuz bize mektup yazmış. Mektupta pişmanlıklar da var, hayat tecrübeleri de. Birikimler de var, gençlere yol gösterici nasihatler de. Aslında bu satırları başta gençler olmak üzere anne ve balar ile toplumun tüm kesimlerinin okumasında fayda var. İşte o mektup;' Dilimin ucunda bir şarkı var, mektubu yazarken de aklıma geldi. "Yaprak döker bir yanımız. Bir yanımız bahar, bahçe." Aslında bakarsanız yaprağı döktüren de biz, bahçeyi sulayan da, bahar eden de biz. İnsanoğluyuz... En tehlikeli varlık da bizler değil miyiz? İstesek dağları ova, ovaları da dağ yapan bizler değil miyiz? Kocaman bir ormanı küçücük bir ateşle yakıp yok eden de bizler değil miyiz? İşte biz insanoğluyuz. Tabiatın en vahşi hayvanlarından daha acımasız ve vahşiyiz. Bu karmaşaya sebep olan da biz. Savaş da biz, ölüm de biz. Gelelim madde denen o aşağılık illete. O kadar yalnız hissedersin ki kendini. Bunu anlatacak kelime bulamazsın. Ailen, arkadaşların, çevrende kim varsa sanki sana karşıdır. Dünya kadar kötü, amaçsız bir yoktur sana göre. Kullandığın kimyasallarla kendine yeni bir dünya kurarsın. O dünyada aslında hiç te iyi değilsindir. Madde seni parmağında oynatır. En pespaye, en rezili sensindir sanki. Hiçbir şeyi düşünmezsin. Hani derler ya; 'bir başımayım koca şehirde. Bir tek ben. diye. Sonra anlarsın ki, yaşam denen güzellikleri yaşamadan geçip giden anlar ellerinin arasından geçer. Mutluluğun öyle olmadığını da anlarsın. Ne acı! Düşünemediğin için bilemiyorsun ki kullandıkların aslında beynini yiyor, seni uyuşturuyor, düşünmene engel oluyor. Ve sen beyninin işlevlerini yerine getirememesine mutluluk diyorsun! Sorgulamayı bırakıyorsun. Yaşaman gereken acıları ertelemeyi hatta yok saymayı maharet sanıyorsun. Oysa ki bu beynini kemiren maddeyi kullanmaktan vazgeçsen, acının da mutluluğun da insanlar için olduğunu kavrayabileceksin. Uyuşturucudan mutlu olduğunu düşünmek yerine, aslında bunun bir avunma yöntemi olduğunu anlayacaksın. İnsanı insan yapan düşünebilme yetisidir. Düşündüğümüz için varız. Dışarıdan gelen bir bizi yok etmesine izin vermek; dünyadan, ailemizden, sevdiklerimizden, ideallerimizden ve en önemlisi kendimizden vazgeçmektir. Kendinden vazgeçme. Çünkü yaşam savaş veriyorsun. Aslına bakarsanız önce savaşım kendimleydi. Birey olma savaşı, ayakta kalabilme savaşı... Bu savaş bayağı da uzun sürdü açıkçası. Tutunacak bir dal, destek olacak bir insan olmadı hayatımda. Her şeyi yaşayarak kendim görmek zorunda kaldım. Evet, biraz inatçıydım, irademe de hâkimdim. Bu bozuk yolda, saçmaladığım dönemlerde neyse ki bu durumlardan sıyrılabildim. Hangi durum derseniz 3-4 yıl boyunca madde kullandım. Kendimle bir savaş vererek bıraktım. Hayatımı düzene sokmaya karar verdim. Sonra evlendim, çocuklarım oldu. Bir şekilde hayata tutunmayı başardım. İş yaşamımda da yeterli seviyeye geldim. Ancak, geriye dönüp baktığımda benim kadar şanslı olmayan insanları görüyorum. İradesi zayıf olanları, hayata tutunamayan insanları gördüm.
Onların aslında beklediği, benim de geçmişte beklemiş olduğum gibi bir yardım, bir söz, yönlendirebilecek biri... Küçük desteklerle, çok büyük şeyler yapabileceklerine inandığım için bu dernekte gönüllü olarak çalışmaya başladım. Geçmiş birikimlerimi, tecrübelerimi, yaşamış olduğum her şeyi ve hissettiklerimi paylaşarak, bir şekilde faydalı olabileceğimi düşündüm. Onların gerçekten kurtulabileceğine inandım ve bu yüzden tüm bağımlılara diyorum ki kurtulmak için mücadele verin. Küçük bir dokunuşla kocaman bir hayatı güzelleştirin, bunu yapabiliriz. Bir sabah uyanırsın, her şey eksik gelebilir. Hayatın, uğraşların, dünya, sistem hatta evren bile. İsyan etme durumun kontrolünün dışında yükselişe geçer. Kalabalık içinde aciz ve zavallı hissedersin, yapayalnız.Farklı dünyada yaşamak ve farklı bir hayat sürmek istersin. Bilinçaltın devrededir ve kontrol edemezsin. Zihnin artık sana oyun oynamaya başlamıştır. Yadırgadığın ve yanlış olduğunu düşündüğün her şeyi yapmaya başlarsın. Mesela uyuşturucu kullanmak gibi... Kendini de bir güzel savunursun, yaptığın doğru bir şeymiş gibi yaşarsın. Seni uyuşturduğunu bile bile devam edersin. Böyle bir çıkmazda daha da güçlü olman gerekirken uyuşturucuya teslim olursun ve artık uyuşursun ve her şey kontrol dışıdır. Anlık bir hazzın tüm hayatını bitirebileceğini kabullenmeyip devam ettiğinde, her şeyin daha da kötüye gideceğini anlamak kendini kurtarmanın bir adımıdır. Bertolt Brecht der ki; Bilmeden yapılan hata yanlışlıktır, bilerek yapılan hata ise ihanettir. Yapılan hatalar telafi edilebilir uyuşturucuyu bırakmak gibi mesela. Bunun için ilk önce inanmakla işe başlayabilirsin. Sonra ise istemekle. Bırakmadığın sürece çevrene, hayata en önemlisi kendine ihanet edeceksin, beynine ihanet edeceksin. Yaşaman gereken yüzlerce güzel şeyi yaşayamayıp, geleceğine ihanet edeceksin. Yanlışlıklarından kurtul, ihanet etme!'Bağımlı okuyucumuza bu duygu dolu mektubu yazdığı için teşekkür ediyorum. Umut ediyoruz ki bu satırları okuyan insanlar belki birilerinin iç dünyasına dokunabilir. Derler ya' bir musibet bin nasihatten evladır' İnanın doğru. Çünkü yaşadığımız hayat her tecrübeyi bire bir yaşayacak kadar uzun değil.Dışımızdaki insanların yaşadıkları da birer derstir aslında.
- - - -