Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Bosna Herkes Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Mahmut Demirtaş, “İnegöl Bosna Hersek Türkleri Derneği olarak, İlim Yayma Cemiyeti ile birlikte organize ettiğimiz “Bilge Kral Aliya İzeetbegoviç’in Bilinmeyen Yönleri” programına katldığınız için hepinize çok teşekkür ediyorum. 21 Yıl önce büyüklerimizin yardım amacı ile kurduğu derneğimiz, bugün ise hala aynı düşüncede. Genek, görenek ve adetlerimizi yaşatmaya çalışıyoruz. Folklor ekibimizi kurduk, iş adamlarımız ile birlikte Bosna’ya iş gezisi düzenledik. Bursları dağıtmaya, gıda ve giyecek yardımlarına devame diyoruz. Yakında nassip olursa Dernek inşaatına start vereceğiz inşallah. Sizleri de bu projede bizleri yalnız bırakmadan destek vermenizi temenni ediyorum” dedi.
TARİHİN ALTIN SAYFALARINA, ALTIN HARFLERLE GEÇMİŞTİR
İlim Yayma Cemiyeti İnegöl Şube Başkanı Mustafa Özrazgat ise, “Hayat inanan ve salih amel işleyenler dışında, hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur diyor; Aliya İzzetbegoviç. Aliya İzzetbegoviç, Bosna’da müslüman oldukları için yapılan ve 4 yıl süren savaşta, halkının liderliğini büyük bir cesaret ve azimle yaparak, tarihin altın sayfalarına, altın harflerle geçmiştir. Konuşmamın başında olduğu gibi, sözlerimin sonunda da Aliya İzzetbegoviç’in bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum; “Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık. Ve başarılı olduk” bu düşüncelerle hoşgeldiniz diyorum” ifadelerini kullandı.
ALİYA İZZETBEGOVİÇ 1925’TE AZİZİYE’DE DÜNYAYA GELDİ
Aliya’nın bilinmeyen yönlerini anlatan Eski Milletvekili Hüseyin Kansu, “Aliya İzzetbegoviç’in dedesi Belgrad’ta doğmuştu. Belgrad Osmanlı döneminde bizim himayemiz altındaydı. Ancak 1830’larda Sırplara, batılı devletlerin desteği ile verilen Belgrad Paşalığı sebebi ile Aliya’nın dedesi, “bir gün gelir o bölgeyi kaybederiz” dedi, aile meclisini topladı ve Bosna Hersek’in kuzeyinde yer alan Bosanski Šamac şehrine hicret ettiler. Bu şehri Sultan Abdulaziz Han büyük bir restorasyondan geçirerek, ileride buraya Belgrad üzerinden müslümanların gelip buraya yerleşeceğini düşündüğünden, bu şehre kendi adını vermişti. Şehrin adı Aziziye idi. İşte Aliya, babası ve dedesi de bu şehirde doğmuştu. Dedesinin adı da Ali idi. Dedesi Ali Bey, askerliğini Selimiye Kışlası’nda yapmıştı. Osmnalı döneminde. Hafta sonu izninde üsküdarda geziye çıkan Aliya’nın dedesi, gönlünü türk kızı Sıdıka’ya kaptırdır. Ve daha sonra terhisine kısa bir süre kala, kendisi Sıdık’yı anne ve babasından istedi ve “Ben Aziziyeliyim. Aziziye çok uzak. Benim babam buraya gelemez. Ben sizin kızınıza, Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile talibim” dedi. Tabi kale içten fethedilmişti. Sıdıka çoktan anne ve babasını hazırlamıştı. Ve Sıdıka’yı babası Ali Beye verdi, vermeklede kalmadı, onların düğünlerini de yaptı. Sonra beraber Aziziye’ye döndüler. Kısa bir süre sonra Ali Bey, Osmanlı Devleti tarafından Aziziye’ye belediye başkanı olarak tayin edildi. Osmanlı döneminde belediye başkanlarına Şehr Emini denirdi. İşta Aliya İzzetbegoviç 1925’te Aziziye’de dünyaya geldi”
HUKUKÇU OLUP MÜSLÜMANLARI SAVUNACAĞIM
“Aliya’nın babası Mustafa Bey, çocuklarının daha iyi eğitim alabilmeleri için Aliya henüz 3 yaşında iken Saraybosna’ya göç etti. Ölünceye kadar bu şehirde yaşadı. Aliya İzzetbegoviç’in ablası Hayriye teyzeden birkaç anekdot sizlere aklarmak istiyorum. Hayriye teyze halen daha sağ. 89 Yaşında. Hayriye teyze diyor ki, “Annemiz Hibe hanım, beni, Aliya’yı ve diğer kardeşlerimi her gün sabah namaz namazına yakın bizleri uyandırırdı. Bizi uyandırmakla kalmaz, evimize çok yakın bir mevkide bulunan mahalle mescidine annem bizi sabah namazına götürürdü” Bende hemen sonrasında sordum, “Hayriye teyze neden aban götürmüyordu da annen götürüyordu?” bu soru karşısında Hayriye teyze, “Babam yatalak hastaydı. Onun için bu vazifeyi Annem üstlenmişti. Aliya annesinden bahsederken diyor ki, “Ben islami şuurumu anneme borçluyum. Annem mütteki bir kadındı”. Aliya’nın bu tespitine göre, annesi bir aileme idi. Yine Hayriye teyzeden dinlediğim bir akektodu paylaşmak istiyorum, “11-12 yaşlarında akrabalarımız Aliya’ya büyüynce ne olacağını sorarlardı. Aliya ise ben hukukcu olacağım derdi. Aliya 15-16 yaşlarına geldiğinde yine aynı soruyu sordular. Aliya ise yine aynı cevabı verdi. Neden hukukçu diye soranlara ise ben hukukçu olup Mülümanları haklarını arayacağım derdi”
ZİRAAT FAKÜLTESİNİ 3. SINIFTA BIRAKTI
“Hıristiyanlar Avrupa’nın Hıristiyanların olduğuna inanıyor ve bunu Allah biliyordu. Ve kıyamete kadar bir islam devletinin Avrupa’da olacağını da biliyordu. Ve bu devletin liderinin sıradan bir anne babadan olmayacağını da biliyordu. Onun için böylesine asil, böylesine şuurlu bir aileden Aliya İzzetbegoviç’i halk etmişti. Aliya hukukçu olmak istiyordu ama 1945 senesinde 2. Dünya Harbi bittiğinde, Sosyalist Federal Yuguslavya kuruldu. Ve bu rejim müslümanlara hukuk fakültelerinde öğrenim görmeyi yasakladı. Aliya ben hukuktan başka bir şey okumam diyordu. Demekki zulüm bir zamanlar sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok ülkelerinde yaşanmış ve halen yaşanıyor. İşte ikna edemedi Hibe Hatun evladı Aliya’yı. Ve eşi Mustafa Beye, Aliya’yı ikna etmesi için konuşmasını isteri. Ve Baba oğul iki dost gibi konuşur. Ve sonrasında Aliya, ziraat fakültesine kaydoldu. Ziraat fakültesinde 3. Sınıfta okurken, müslüman gençlere konulan yasak kalkıyor ve Aliya hukuk fakültesine kaydoluyor. Ve sonrasında ailesinin geçimini devlet kurumlarında hukuk müşavirliği yaparak bu şekilde hayatını sürdürüyor”
İNEGÖL’E GELİYORDU HALİDE TEYZE
“Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte dinlerin toplumsal hayattaki varlığı giderek azaltıldı. İzetbegović, politik İslamı savunduğundan ve ateizme karşı olduğundan komünist yöneticilerin en önemli hedeflerinden biriydi. Bu sebeple1946'da hapse girdiği zaman 3 yıl habipste yattı. Yine Halide teyzeden, yani İzzetbegoviç’in eşinden, hani, “Ben eşimi sadece Türk milletine emanet ederim” demiştiya, İstanbul’da kalıyordu Levent’te, devletimiz tarafından korunuyordu. Arada bir İnegöl’de geliyordu Halide teyze. Burada akrabaları vardı onun. Allah rahmet etsin. Mekanları cennet olsun. Halide teyze diyordu ki, “Hüseyin bizim düğünümüz olacaktı. Her türlü hazırlığı yaptık. Çeşit çeşit kıyafaetler, herşey hazırdı. Düğünümüze bir gün kala Aliya’yı da beni de kominist reğjim hapse attı” diyor” dedi.