Özdağ: Üçüncü güçler, bize suikastlarda bulunabilir
Özdağ: Üçüncü güçler, bize suikastlarda bulunabilir
İnegöl'ün yaşam portalı İnegöl'ün yaşam portalı
İNEGÖL HABERLERİ
MHP'den ihraç edilen Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, "Bana yönelik, Meral hanıma, Sinan beye, Koray beye suikastlar olabilir. Devlet Bahçeli'nin ağzından ölümle tehdit edilmişken, bu tür bir suikast politikası, Türkiye'yi karmaşaya sürüklemek isteyen güçlere büyük fırsat verir" dedi.
İnegöl´de basın mensuplarına açıklamalarda bulunan MHP Genel Başkan Adayı ve MHP´den ihraç edilen Milletvekili Ümit Özdağ, ““MHP´nin kritik bir süreçle karşı karşıya olduğu ortadadır. Devlet Bahçeli, MHP´nin tüzüğüne ve siyasal ilkelerine aykırı olarak Türkiye´de bilfiil firavun yönetiminin önünü açacak bir sürece ön ayak olmuştur. Son 10 senedir Bahçeli, konuşmalarında Türkiye´yi özerk federasyon bölünme sürecine götüreceğini altını çizerek vurgulamıştır ve ülkücü kadrolar bu temel üzerinde siyaset yapmışlardır. Hal böyle iken Bahçeli başkanlık divanı ile görüşmeler, MYK´da gündeme getirmeler, meclis konuşması ile aniden Erdoğan´ın talebi şeklinde başkanlık sürecinin önünü açmıştır. Bu önce MHP´de ciddi bir şaşkınlık yaşatmıştır. O dönemde konuştuğum birçok milletvekili; ‘Böyle bir şey olmaz, yeter artık´ demiştir. Çünkü Devlet Bey böyle bir şey yapmaz. ‘Devlet Bahçeli AKP´ye oyun oynuyor´ diye tepki göstermişlerdir. Meclise geldiğinde dahi Devlet Bahçeli´nin AKP´ye oyun oynadığına inanmaya devam eden vekiller vardı. Öte yandan ülkücü kadrolara baktığımızda önce bir inanmazlık ortaya çıkmış fakat sonrasında Bahçeli´nin başkanlığının önünü açan bir hareket içerisinde olduğunu görünce ciddi bir tepki yükselmiştir. Bugün ülkücü hareketin yönetici kadrolarının yüzde 95´i hayır noktasında bu anayasa değişikliğine kararlılık sergileyeceklerdir. Sadece küçük bir grup ve bu grubun dar etki alanındakiler neden olduğunu izah edemedikleri bir evetçilik yapmaktadırlar. Bu evetçilik sadece anayasaya evetle kalmamakla, MHP ve ülkü ocaklarını AKP ile iç içe gösteren bir tablo da ortaya çıkarmaktadır. Benim gibi birçok eski MHP vekilleri, teşkilatlardan içeri alınmazken MHP´nin kurumsal yapısıyla hiçbir ilgisi olmayan konferanslarımıza saldırılar düzenlenirken AKP´li politikacılar MHP teşkilatlarında bozkurt hareketi ile karşılandılar. 65´ten itibaren MHP´nin şanlı tarihi içerisinde hiç bu kadar utanç verici bir tablo ile karşılaşmadım. Kabul edilebilir bir tablo değil… O fotoğraflardaki gençlerin yüzlerindeki utancı gördüğünüz zaman karakterimizle ters düştüğünü anlamaktayız. 16´sına kadar bir çalışma içerisinde olacağız. Ülkücü hareket çalışmayı taşıyor, sahip çıkıyor. Bu çalışmaya yönelik saldırılara da ülkücü hareket kendi göğsüyle karşı çıkıyor ve engelliyor. Bahçeli saldırıların devamı konusunda ısrarcı görünüyor. Son attığı twitlerle de saldırıların devam edeceğinin işaretlerini verdi. Uzun yaşamak istiyorsanız şöyle yapmalısınız şeklinde öğütler vererek bizleri adeta ölümle tehdit etti. Sinan Oğan ile görüştüm, toplantısına bir saldırı yapılmak istenmiş fakat oradaki güçlü kalabalık saldırıya izin vermemiş. Bunlar siyasi yöntemler değil mafyavari yöntemlerdir. Ülkücülüğün şeref, haysiyet ve mücadele geleneğiyle bu yöntemlerin uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu çocuklara kim bunları yaptırıyorsa büyük vebal altındadır. Meselenin bir boyutu daha var. Toplantılara saldırılar düzenlenebilir, onlar engellenirler ama daha önemli ve vahim boyut Bahçeli´nin açmış olduğu bu saldırının arkasına saklanacak karanlık odaklar, üçüncü güçler suikastlarda bulunabiliyorlar. Bana yönelik, Meral hanıma, Sinan beye, Koray beye suikastlar olabilir. Devlet Bahçeli´nin ağzından ölümle tehdit edilmişken bu tür bir suikast politikası Türkiye´yi karmaşaya sürüklemek isteyen güçlere büyük fırsat verir.”
BAŞKANLIĞI GETİRMEK İÇİN NEDEN BU KADAR BEKLİYORSUN?
Özbağ konuşmasını şöyle sürdürdü; “Darbe sonrasında herkes hükümetin yanında yer aldı. Devlet Bahçeli´nin MHP olağanüstü kongresinde bir borç ödemesi vardı. Sen beni MHP Genel Başkanlığında tuttun ben de seni başkanlığa taşıyorum… Bu bu kadar basit... Bütün ülkücüler her şeyi bilirler. Ülkücülük Türk milliyetçiliği öğreticidir. Ülkücülük bir sır öğretisi değildir, büyücülük değildir. Hepimiz ne olduğunu gayet iyi anlıyoruz. Hele ülkeye yönelik tehditler konusunda ülkücülerden daha uyanık bir kesim yoktur. Bütün bunlar bir yana Yusuf Halaçoğlu Devlet Bahçeli´yi ziyaret etti; ‘Bize söyleyemediğiniz bir güvenlik konusu varsa bize söyleyin, ben arkadaşları ikna edeceğim, evet diyeceğiz´ dedi ama Bahçeli böyle bir şey olmadığını ifade etti. Böyle ağır bir beka sorunu var ise başkanlığı getirmek için neden bu kadar bekliyorsun? Demek ki yok… Gündemimizde tek bir mesele var o da Türkiye´de parlamenter demokrasinin savunulmasıdır. 16 Nisan dışında hiçbir şey ne benim ne Meral Hanım ne Sinan Bey de başka arkadaşların gündemindedir. Biz bu noktaya odaklandık ve bu noktada çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
‘BEN BU ANAYASAYA EVET DİYORUM´ DİYORSA TÜRK MİLLİYETÇİSİ VE ÜLKÜCÜ DEĞİLDİR
“Biz Türkiye´yi dolaşıyoruz ve yaptığımız konuşmalarda neden hayır denmesi gerektiğini madde madde anlatıyoruz. Şu madde şuna, bu madde buna yol açar diyoruz. Burada Recep Tayyip Erdoğan´a karşı değiliz, anayasa değişikliğine, başkanlık sistemine karşıyız. Kuvvetler ayrımının ortadan kalktığı bir sistem… Burada bir kişinin seçimi yok, şoför değil araba seçiyorsunuz. Kimin şoför olacağını bilmiyorsunuz. 1 saat sonra hayatta olacağımız belli değil. Buna hassasiyet gösterilmesi gerekir. Evet diyen arkadaşlar bunların içeriği hakkında konuşmuyorlar. Türkiye terörü başkanlıkla yenecek diyorlar. Neden? Ne farklılık var. Bugün Başbakanlıkla teröre karşı yapılmayan nedir? Başkanlık geldiğinde yeni bir polisimiz, askerimiz mi olacak? Terörün açıklaması antiterörizm stratejinizin olup olmamasıyla ilgilidir. Başkanlık geldiğinde Başkanın bir kararname sonucu PKK ile müzakere sürecini tekrar başlatmayacağını nereden biliyoruz? Bu bir yalandır. Halka yalan söylemektir. Özerk bölge yapılanmasından bahsediliyor. Cumhurbaşkanı bir kararname ile özerk bölgeler kurabilir. Cumhurbaşkanı neden bir özerk bölge kurmak için bu kadar yetki istiyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan olursa eyalet sistemini savunacak ve bununla Türkiye´nin kalkınacağını söylüyor. Bunu 2004´ten beri söylüyor. Anayasa değişikliğinin burada bitmediği ve devam edeceği söyleniyor. Bu çalışmaların özerkleştirici konularda olacağını da söylüyorlar. Hal bu kadar açıkken kim; ‘Ben bu anayasaya evet diyorum´ diyorsa Türk milliyetçisi ve ülkücü değildir. O sadece kapının önüdür.”
ÜLKÜCÜLER BAŞKANLIĞIN RUHUNA FATİHA OKUYARAK BUNU GÖSTERECEKLER
“123 ve 126´da yapılan değişiklik. Bu maddeler çok tehlikeli. Yasama yürütme ve yargının birleştirilmesi Cumhurbaşkanının kuvvetler ilkesine göre her şeyi kontrol edici hale geleceğine karşıyız. Kuvvetler birliği olduğu zaman demokrasi olmuyor. Hem kuvvetler birliği hem demokrasi birlikte olmuyor. Demek ki bu değişikliğin felsefesine karşıyız. Başkanlık sistemi, rahmetli Başbuğumuz tarafından Türkiye´de meclis ve senato varken ve bundan dolayı işler yavaşken 1960-80 arası süreçte savurulmuştur ama 1980 sonrasında senatonun kaldırılmasıyla rahmetli Başbuğ´un tüm açıklamalarında parlamenter düzensizlik bulunmuştur. Rahmetli Muhsin Başkan yaşasaydı evet derdi diyorlar. Rahmetli Muhsin Başkan´ın BBP kongresinde yaptığı konuşma çok açıktır; başkanlığa karşıdır. Erdoğan´ın BOP başkanı olarak Cumhurbaşkanlığına da karşıdır. Rahmetli Muhsin başkanın adını ağızlarına alacak son insanlar AKP´lilerdir. 4 gün bulamadılar, bunun sorumluluğu bu hükümetin üzerindedir. Rahmetli Menderes´ten bahsediyorlar. O, asla devlet başkanlığı ile parti başkanlığı birleşmemelidir diyordu. Burada da yalan söylüyorlar. Alparslan Türkeş Üniversitesi kurulması talebini AKP reddetti, şimdi Alparslan Türkeş Üniversitesi kuracağız diyorlar ve ülkücülerin ağzına bir parmak bal çalmaya çalışıyorlar. Alparslan Türkeş göreve geldiğinde ülkücü kadrolarına vebalı zenci muamelesi yapılmıştır. Bir kalemde binlerce Türk milliyetçisi okul müdürünü görevden aldılar. Yıllarca ezdikleri, köşeye attıkları ülkücü polislerin önünü 15 Temmuz´dan muhtaç oldukları için açtılar. Kamu-Sen´e yapılan baskıları biliyoruz. Ne Recep Tayyip Erdoğan´ın ne de Binali Yıldırım´ın meydanlarda ülkücü kardeşlerim demeye hakları yoktur. İnsanlar kardeşlerine böyle muamele yapmazlar. Bize düşmanca davrandılar. Bu çerçevede Erdoğan ülkücülerin Fatiha´yı bilmediğini söylemişlerdi. 16´sında ülkücüler başkanlığın ruhuna Fatiha okuyarak bunu gösterecekler.”.
Paylaş: