İnegöl'deki STK'lardan Arakan'daki katliamlara tepki

29 Ağustos 2017 Salı 15:33
İnegöl'deki STK'lardan Arakan'daki katliamlara tepki

Arakan’da yeniden başlayan insanlık katliamına sessiz kalmayan İnegöllüler zalimlere lanet kustular. İHH İnegöl şubesinin çağrısıyla öğle namazının ardından İshakpaşa cami önünde toplanan STK’lar, yaşanan zulüm ve insanlık katliamına tepki gösterdiler.
MASUM İNSANLARIN KANLARININ RENGİYLE KIRMIZIYA BOYANMIŞTIR
STK başkanları ve Müftü Kazım Güzel ile cemaatin katıldığı toplantıda konuşan İHH İnegöl Şube Başkanı İlhan Tatlı, “Arakan, harita üzerinde Myanmar’ın kuzey batısında yer alan, Çin, Bangladeş ve Tayland gibi ülkelerin arasında kalmış ve 1,5 milyona yakın  Müslüman’ın olduğu bir bölgedir. 1784 yılında İngilizler bölgeyi işgal ediyor. Arakan'ın iki yerli halkı Rohingya Müslümanları ve Budist Rakhineler yaşamaktadırlar. Arakan 120 yıl boyunca ingiliz işgali altında kalmıştır. 1826'da  İngilizler orayı terk ettikten SONRA  İki yerli halk arasında fitne başlatılıyor. Bir kızıldereli ata sözü der ki; '’Bir suda iki balık kavga ediyorsa, oradan beş dakika önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.’. Budistler Müslümanlara karşı kışkırtılmaya başlatılmıştır. 1937 yılında Müslümanların Budizm için büyük tehlike oldukları ve engellen-mezlerse güçlenerek Budistleri yok edecekleri yönündeki propagandalarla halklar arasında düşmanlık tohumları atıldı. 1942 Müslümanlara yönelik ilk ciddi saldırılar başladı. Rohingya Müslümanlarına karşı toplu katliamlara girişildi. Kadın, erkek ve çocuk demeden kılıç ve mızraklarla katliam başladı. Budistler katliamın ardından Müslüman bölgeleri yağmalayarak, Müslümanların değerli eşya ve mallarına el koydu. Olayların akabinde bölgede akan Lemro Nehri'nin sularının, masum insanların kanlarının rengiyle kırmızıya boyanmıştır. Yaklaşık 40 gün süren saldırılarda 150 bin Arakanlı Müslüman katledilmiş, köy¬ler yağmalanarak yerle bir edilmiştir. Bu acımasız saldırılardan dehşete düşen, can ve mal güvenliği kalmayan, onurlarını ve namusları¬nı kaybetme korkusu yaşayan çok sayıda Müslü-man, yaşadıkları yerleri terk etmeye başlamıştır. Katliamdan kaçanlar Bangladeş'le sınır hattını çizen Naf Nehri'ne ulaşabilenler ise botlarına yapılan saldırılar nedeniyle nehrin azgın sularında boğularak öldüler. Birkaç ay içerisinde sayıları 300 bini aşan mülteciler, Bangladeş tarafından tarafından yaptırılan geçici kamplarda yaşamaya başladılar. Bu arada boşalan Müslüman köylerine,   Budistler yerleştirildi. Bölgeden Müslümanların izini silmek ve bölgenin çehresini tamamen değiştirmek isteyen Myammar yönetimi Arakan'ın neredeyse her köşesine Budist tapınakları inşa ettiler.” dedi.
BİNLERCE MÜSLÜMAN BOĞULARAK ÖLMÜŞTÜR
Arakanlı Müslümanlara yönelik 1938'de gerçekleştirilen başka bir katliamda ise binlerce Müslüman öldürülmüş, 500 binden fazla Müslüman bölgeyi terk etmek zorunda bırakılmıştır. Tarih 1942’yi gösterdiğinde Arakanlılar  yine başka   bir kıyıma uğradı  ve sonuç, 150.000 Müslüman daha katledildi. Bugün hâlâ hiçbir şeyin değişmediği bölgede Arakan Müslümanlarına yönelik saldırı ve katliamlar aynı hızla devam etmektedir. 200 bin Arakanlı Müslüman Pakistan'da, 500 bin kadarı Suudi Arabistanda, 10 bini Malezyada  300 bini ise küçük yüz ölçümü, kalabalık nüfusu ve fakirliği ile bilinen Bangladeş'e göç etti. 1996 ve 1997 de zulümden kaçan 20 bin Arakanlı  Bangladeş'e sığınmak amacıyla teknelerle Naf Nehri ve Hint Okyanusu'na açılmış ancak yoksullukla mücadele eden Bangladeş hükümetinin mültecileri kabul edememesi nedeniyle binlerce Müslüman boğularak ölmüştür. Bölgede sokağa çıkma yasağı sürerken Budistler köy köy dolaşıp Müslümanların evlerini ateşe vermekte, yanan evlerden çıkanlara ise sokağa çıkma yasağını ihlal ettikleri gerekçesi ile  öldürülmüştür. Çok sayıda Müslüman evlerinde diri diri yakıldı. Cesetler kamyonlarla taşındı. olaylarda tam olarak kaç kişinin katledildiğini söylemek mümkün değildir. Bağımsız hiçbir medya kuruluşunun bulunmadığı Mymarda hükümet kaynaklı haberler yapan tek bir medya kuruluşu vardır.” diye konuştu.
HAPSEDİLMİŞ VE İŞKENCE GÖREN ÇOK SAYIDA MÜSLÜMAN VAR
Arakanlı Müslümanların günlük hayatlarından bahseden Tatlı, “Müslümanların saat dokuzdan sonra sokağa çıkması ve polisten izinsiz akraba ya da komşu ziyareti yapmaları yasaktır.Bir Müslüman'a bir suç isnat edildiğinde ken¬disini savunma hakkı verilmemekte ve derhâl hapsedilmektedir. Müslümanlar hiçbir ücret almadan devlet ya da Budistlerin işlerinde çalıştırılmaktadır. Müslümanların vatandaşlık hakları yoktur. Müslümanlara üzerinde ‘yabancılara aittir’ ibaresi yazan özel beyaz bir kimlik verilmektedir. Bu kimlik sadece bilgi amaçlıdır. Hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır. Arakanda her gün Müslüman kanı akıtılmakta
kadınlara tecavüz edilmektedir. Hapsedilmiş ve işkence gören çok sayıda Müslüman var fakat sayılarını kimse bilmiyor. Camiler ve mescitler yakılmakta ve yok edilmektedir. Devletten izinsiz mescit ve medreselerin tamiri yapılamamaktadır. İzin istersen de izin vermezler. Bu yasağı denetleyebilmek için de mutat bir uygulama olarak mescit ve medreseler yılda üç defa fotoğraflanmak zorundadır. İzinsiz bir tadilat yapılması durumunda altı aydan altı yıla kadar hapis cezası ve para cezası uygulanmaktadır. Son 20 yılda yeni cami veya medrese yapımına izin verilmemiştir. Aile bireylerinin tamamının yer aldığı bir fotoğraf her yıl hükümet yetkililerine teslim edilmek zorunluluğu vardır. Müslümanlardan Doğan her çocuk için ve ölen her aile bireyi için devlete vergi verilmesi zorunluluğu vardır. Müslümanların seyahat özgürlüğü yoktur. Bir Müslüman, köyünden başka bir köye gitmek için devlete vergi verip izin almak zorundadır. Beton evler yapmaları yasak olan Müslümanlar, evlerini ahşaptan yapmak zorundadır. Devlete ait kabul edilen bu evler kaza sonucu yanarsa ev sahibi devletin evini yakmaktan altı yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaktadır. Bir Müslüman iş yeri açabilmek için bir Budist'le ortaklık kurmak zorundadır. 
Bu ortaklıkta Budist, sermaye koymadan işletmenin yarısına ortak olmaktadır. Müslümanlar, hayvanları için her yıl devlete vergi ödemek zorundadır. Müslümanların evlenmesi izne tabidir. Evlenmek isteyen Müslüman kadın ve erkekler devlete ayrıca vergi ödemek zorundadır. Vergilerini ödeseler bile devlet izin vermezse evlenememektedirler. Müslümanlar devletin hiçbir imkânından faydalanmıyor. Örneğin hastalandıklarında devlete ait hastanelere gidemiyorlar. Müslümanlar sabit telefon ya da cep telefonu sahibi olmaları yasaktır. Müslümanlar en fazla liseye kadar okuyabiliyorlar. Müslümanların devlet dairelerinde çalışmaları yasaktır. Bugün Arakan'da tek bir Müslüman devlet memuru bulunmamaktadır. Arakanda günlük yaşam işte bu şekildedir.” Dedi.
ÖLÜMÜ HASRETLE VEDE DÖRT GÖZLE BEKLİYORUZ
Arakanlı Müslümanların sürekli açlık ve yoksullukla karşı karşıya kaldığının altını çizen Tatlı, “Son dönemde Bangladeş’teki kamplarda açlıktan ölümler çok fazla olunca kamplara kimsenin girmesine izin verilmiyor. 1,5 sene önce Bangladeş teki Arakanlı Müslümanların  kaldığı   kampların bulunduğu  bölgede İnegöl halkı orada İnegöl yetimhanesi açarak, çok fazla yetimin barınmasını sağladılar. Oradaki yetimler adına halkımıza bu vesile ile teşekkür etmek istiyorum. Uzun süredir bu kamplardan birinde yaşayan 75 yaşındaki Kala isminde bir kadının dilinden şu sözler dökülüyor; ‘Bizi bütün acılarımızdan kurtaracak olan ölümü hasretle vede dört gözle bekliyoruz’. Bu söz insanlık dramının en somut yansımasıdır. Ve diyoruz ki ey Müslüman kardeşim Arakanlı kardeşlerimiz Müslüman oldukları için bu zulmü görüyorlarsa sende bir Müslüman olarak kurbanı nı zekatı yardımını oraya göndermeliyiz. Kurban zamanı olduğu için söylüyorum. Gerekirse bir kurban daha fazla bağışlamalıyız ve kardeşine sahip çık.” Diye konuştu.
VAR GÜCÜMÜZLE HAYKIRIYORUZ
Tatlı konuşmasını şöyle sürdürdü; “Var gücümüzle haykırıyoruz. Ey sadece menfaat için bir araya gelen birleşmiş milletler akan kan Müslüman kanı ise bir türlü birleşmeyen birleşmiş  milletler zulme  el atın. Irak’a Afganistan’a ve bir çok bölgeye  demokrasi götürme bahanesi ile  milyonlarca insanın ölümünden sorumlu olan baş şeytan Amerika Avrupa neredesiniz. Hani demokrasiniz hani insan haklarınız. Nasıl olsa Müslüman devletlerin bir şey yapacağı yok. Çok fazla ses çıkarmayalım Müslüman liderlerin rahatı bozulur. Ve inanıyoruz ki; tek umut Türkiye, tek umut bursa, tek umut İnegöl. Ve diyoruz ki; ey İslam alemi, ey İslam işbirliği örgütü, neredesiniz ne oluyor ki size, Müslümanlara  zulüm yapılınca, gören gözleriniz görmez oldu, işten kulaklarınız işitmez oldu, konuşan diliniz lal oldu. biran önce özellikle Müslüman ülkeler Budist Myanmarı ekonomik, siyasi ve askeri ambargo uygulamalıdır. Rejimin zulmünü sürdürmesini sağlayan kaynakların kesilmesi için gerekli çalışmaların yapılmalıdır. Uluslararası toplumun Budist Myanmar’a  baskı uygulamalıdır. Uluslararası toplum acilen  yaşanan zulmü durdurmalıdır. Zulüm bitene kadar ülkeler ekonomik ilişkiler kesmelidir. Buralar insan hakları örgütlerine ve uluslararası gözlemcilere açılmalıdır. Uluslararası yardım kuruluşlarının Arakan içerisinde ve mülteci kamplarında yardım dağıtabilmeleri sağlanmalıdır. İslam ülkeleri Arakan’lı Müslümanların uğradığı zulme karşı sessizliklerini bozmalı ve gerekli tepkiyi ortaya koymalıdır. İslam âlimleri bu konuda Müslüman toplumlara öncülük etmeli ve Müslümanların bu zulüm karşısındaki sorumluluklarını hatırlatan açıklamalar yapmalıdır.Türkiye ise Arakanlı Müslümanlara uygulanan zulmün önlenmesi için daha çok girişimlerde bulunmalıdır.Bu duygu ve düşüncelerle katılımlarınızda ötürü hepinize teşekkür ediyorum. İnegölümüzdeki bu toplantımızda yer alan  sivil toplum kuruluşlar”.
Konuşmanın ardından Müftü Kazım Güzel tarafından dua yapıldı.

banner380

Anahtar Kelimeler:
InegölTepkiArakan
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
<