İnegöl Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO) Kadın Girişimciler Kurulu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında “Kadınların İş ve Sosyal Hayatta Karşılaştıkları Zorluklar ve Çözüm Yolları” konulu bir seminer düzenlendi. İnegöl Baro Başkanı Av. Varol Sarılar’ın moderatörlüğünü yaptığı seminerde Av. Seda Arık, Av. Deniz Coşar Kızılcıklı, Av. Nilay Parlar Ateş, Av. Elif Yazıcı ve Av. Yener Yılmaz konuşmacı olarak katılım kürsüdeki yerlerini aldılar.
Programın açılış konuşmasını yapan İnegöl Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı ve İTSO Kadın Meclisi Başkanı Müfide Karaduman, “Bugün odamız kadın girişimciler kurulu olarak yaptığımız etkinliklerdeki amacımız kadınlarımızı iş hayatta ve sosyal yaşamda daha iyi bir konuma gelmelerini hedeflemekteydi. Her kadının hukuki bilgiye ihtiyacı vardır. Bu toplantıyı İnegöl Baro Temsilcilerimizin verdiği destekle gerçekleştireceğiz. Faydalı bir etkinlik olacağına inanıyor, özverili yaklaşımları için kendilerine teşekkür ediyorum. Büyük Atatürk; dünyada gördüğünüz her şey kadının eseridir der ama bugün liderimizin gösterdiğinin çok gerisindeyiz. Kadınlar tarafından yönetilen 19 ülke mevcuttur. Cumhuriyetimizin her alanında yer almış ve üstlendikleri her görevi başarıyla tamamlamış tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar gününü kutluyor, daha çağdaş ve eşit bir Türkiye’de söz sahibi olmalarını diliyorum” dedi.
İTSO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Anıl, “Bugün Dünya Kadınlar Günü. Mezit Boğazında bizi çok üzen bir trafik kazası oldu. Bu kazada kadınlar gününü kutlamak üzere Ankara’ya giden arkadaşlarımızı taşıyan otobüs devrildi, 7 kişi yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara geçmiş olsun. Türkiye yaklaşık 80 milyon nüfusuyla Doğu’nun en Batı’sında, Batı’nın da en Doğu’sunda çok önemli ve stratejik bir ülke. Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan bir geçiş konumunda. Stratejik konumu itibari ile siyasi ve ekonomik çalkantılara sahne olabiliyor. Ülkemizin kalkınması, çağdaş toplumlar düzeyine gelmesi yolıunda hedefleri var. Bunlardan biri de 2023 hedefi. Bu hedeflere ulaşma yolunda emin adımlarla yürüyoruz. 80 milyon insan yürüyoruz. Bu 80 milyon insanın yarısı erkek, yarısı kadın. Gönül ister ki bu yürüyüşte erkekler kadar bayanların da sayısı olsun, birlikte gönül gönüle ekonomik hedeflere ulaşalım. Ülkemizin en önemli meselelerinden birisi kadın girişimci konusundaki sayının az olmasıdır. Kadın ve genç girişimciler sayımızı artırma mecburiyetimiz var. Kadın kesiminde çalışan sayısı çok az, erkek kesiminde bunun bir kısmı çocuk eğitim görüyor, bir kısmı yaşlı emekliye ayrılmış, bir kısmı da ekonomiye katkı sağlamak adına koşuyor. Buna bayanların çok küçük bir kısmı destek oluyor. Bizim bu sayıyı artırmamız lazım. Kadınlarımıza çok güveniyoruz. Kadının elinin değdiği yerde zenginlik ve mutluluk var. İşyerimde baktığımda bayan çalışanların bakış açısı, vizyonu ve çalışma disiplini erkeklere göre çok farklı. Bir kere risk almayı sevmiyorlar, daha dikkatli ve garanticiler. Bu da risk alan ve garantiyi 2. plana iten erkeklere daha disiplinli bir çalışma ortamı oluşturuyor. Yuvayı kuran, evde disiplini sağlayan kadınımız iş dünyasında da sayılarını artırarak destek olurlarsa Türkiye olarak ekonomik hedeflerimize ulaşma, Türkiye’nin dünyada ilk 10 ekonomi içerisine girme konusundaki hızı daha da artacaktır. İnegöl şanslı bir bölge... İstihdam sahalarımız ve çalışma sahalarımız var. Çalışan sayımızı artırmak mecburiyetindeyiz. İş dünyamıza sizlerin de destek verme mecburiyetiniz var. Bugün, iş dünyasında mücadele veren arkadaşlarımızın karşılaştıkları sorunları ve bunların çözüm önerilerini içeren bir seminer düzenleniyor. İnegöl’ün çok değerli hukukçuları sorun ve çözüm önerilerini gündeme getirecekler. Umarım iş dünyasında kadın ve gençlerimizin önlerindeki bariyerlerin kaldırılması konusunda güzel düşünceler ortaya konacaktır. Bu organizasyonu yapan başta Kadın Girişimciler Başkanımız Müfide Karaduman ve yönetimine teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
İnegöl İşletme Fakültesi Dekanı İbrahim S. Canbolat, “İnegöl’de bir fakülte var. Bu fakülteyi oluştururken ilk başlarken 2 kadın hocamızla birlikte başladık. Dekanlıkta 6 yıldır tek yardımcım vardı o da kadın. Kadınlar topluma, eve, sosyal hayata çok büyük katkı sağlıyorlar. İnegöl’e ekonomik anlamda, bilimsel anlamda olumlu katkılar sunacağınıza inanıyor, toplantının faydalı geçmesini temenni ediyorum” diye konuştu.
Kaymakam Ali Akça, “Eşit ücret mücadelesini veren kadınlar yanarak hayatlarını kaybettiler ve 8 Mart’ta olan bu hadise Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildi. Günümüzde de Dünya Kadınlar Günü, ülkemizde daha artan bir kabulle anılmaya, değişik etkinliklerle idrak edilmeye başlandı. Bu süreçte Ankara’da bugün için düzenlenen bir programa katılmak için Bursa’dan yola çıkan emekçi kadınlarımız Mezit bölgesinde elim bir trafik kazasına uğradılar. Arabada 47 kişi vardı, 45’i hanımdı. 7 kişi yaşamını yitirdi. Olayın ilk başından beri işin içerisindeydik, şahit olduk. Gördüğümüz manzara çok acıydı. O hadise Türkiye’yi yasa boğdu. Hayatını kaybeden emekçi kadınlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza ise acil şifalar diliyorum. Cumhuriyet Başsavcılığımız, sağlık görevlilerimiz, itfaiye görevlilerimiz, güvenlik kuvvetlerimiz, jandarmamız can kaybının artmaması noktasında canla başla çalışıyorlardı. Tüm bu kurumlara teşekkürlerimi sunuyorum. 7 tane cenazeyi insanların duygularını incitmeden, onlarla gönülden birleşerek aileleriyle buluşturan İnegöl Belediyesine de çok teşekkür ediyorum. Bu tip kazaların hiç olmamasını arzu ediyoruz. Kadın-erkek ayrımının olmadığı, dünkü gibi hataların olmadığı bir dünyayı ideal edinmemiz, arzu etmemiz, bunun için çabalamamız gerekiyor.”
KADIN HAKLARI ÇOK AZ ÖNEMSENİYOR
“Türk Kadınının Sosyal ve Siyasi Hayattaki Konumu” konusu ile ilgili konuşan Av. Seda Arık, “İş hayatında bir girişimci, sivil toplum kuruluşlarında aktif bir gönüllü ve siyasi yaşam içinde kamusal bir görevi yürüten ve toplumun her aşamasında görev yapmaya çalışan bir kadın olarak; ülkemizde kadın haklarının ne kadar az önemsendiğini ve çoğunlukla cinsel kimliğimiz ile değerlendirildiğimizi birebir yaşamaktayız. Kadının, gerek iş hayatında gerekse toplumsal ve siyasi hayatta; zarafetiyle, duyarlılığıyla, pratik zekâsıyla, organizasyon becerisiyle, çalışkanlığıyla, disipliniyle yer almasını, başta kadın hakları olmak üzere toplumun tüm sorunlarına değinecek çalışmalar içinde bulunmasını çok önemsiyoruz” dedi.
“Kadına Şiddet” konusu ile ilgili konuşan Av. Nilay Parlar, “Kadına yönelik şiddet olaylarının ülkemizde oldukça yüksek oranlara ulaştığını ve bu olayların azaltılmasına yönelik birçok çalışmaya imza atıldığını belirten Ateş, “Kadına yönelik şiddet olaylarında şikâyetçi olunmasa da hekimden şiddetin tıbbi olarak belgelendirilmesini talep edilmelidir. İl Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlükleri, aile danışma merkezleri, şiddeti önleme ve izleme merkezleri, baroların kadın hakları komisyonları, adli yardım büroları, belediyelerin danışma merkezleri de bilgi, danışmanlık, rehberlik ve destek hizmetleri ile kadınlarımıza bu konuda yön ve destek vermektedir. Bu gibi olaylar karşısında en yakın polis karakoluna ya da jandarmaya, savcılığa, aile mahkemelerine, sağlık kuruluşlarına başvurulabilir. Şayet fiziksel olarak şiddete maruz kalınmışsa, sağlık kuruluşundan darp raporu almak büyük önem taşır. Yaşanılan olaylar detayıyla anlatılmalıdır. Bu anlatım, başvurulan kurum tarafından tutanağa dökülür. Ancak ilgili tutanağı imzalamadan önce mutlaka okumak gerekir. Bir de bir örneğinin tarafımıza verilmesini istememiz gerekir. İfade alındıktan sonra Aile İçi Şiddet Olayları Kayıt Formu ile Risk Değerlendirmesi Formu doldurulmasını mutlaka isteyin. Mahkeme ya da savcılığa başvurmada dilekçe yazılması gerekir. Sağlık kuruluşunda ise, hastane polisine şikâyet edilebilir. Ayrıca hekimle de durum paylaşılabilir. ŞÖNİM’e başvuru yapıldığında sığınma, hukuki ve psikolojik destekten faydalanma hakkımız vardır. ŞÖNİM hizmetlerinden yararlanmak için şikâyet zorunluluk değildir. Şikâyetçi olunması da ŞÖNİM’den yardım alınabilir. Bazen karakol savcılık çeşitli nedenlerden ötürü başvuruyu kabul etmeye yetkili olmadıklarını dile getirseler de hakkımız olduğunu kararlı bir şekilde dile getirip ısrarcı olmalıyız. Haklarımızı bilelim, haklarımıza sahip çıkalım.”
“Aile Hukukunda Kadın” konusu ile ilgili konuşan Av. Elif Yazıcı, “Hala bazı konularda yetersiz kalsa da kadın haklarının korunması açısından yasal düzenlemelerde büyük yol alınmış durumda. Ancak maalesef bu yasaların sadece biçimsel olarak var olmaları yeterli değil. Haklarımızı, yasalarımızı önce bilmemiz, gerçek anlamda uygulanması için ısrarcı olmamız da gerekiyor. Benim size aktaracağım Aile Hukukuna ilişkin yasal düzenlemeler de toplumun her kesimindeki kadınların bilmesi gereken bir konu. Çünkü aile toplumun temel taşı ve burada yaşanan her şey toplumun temeline yansıyor. Bireyin ilk eğitim yeri olan ailenin kişilik gelişimine etkisi kaçınılmaz. Bu nedenle aile hukukuna ilişkin yasal düzenlemelerin bilinmesi de hepimizi yakından ilgilendiriyor. Aile hukuk deyince aklımıza ilk olarak ailenin kuruluşu olan evlenme geliyor. Ancak bakıyoruz ki maalesef hayatımızın en güzel, en önemli yanı olarak gördüğümüz evlilik kurumuna başlarken daha bir sonraki safha olan boşanmayı düşünüp ona göre pozisyon alma zorunluluğu duyuyoruz. Eskiden pembe hayallerle atılan imzalar yerini şüphe, hesap kitap kurgularına bırakıyor. Tabi ki bilinçli olmak, akıllı ve sorumlu davranmak önemli. Bu nedenle evlilikten sonraki olası olumsuzluklara karşı baştan önlem almak ve bilinçli adımlar atabilmek için de aile içindeki tüm hakları bilmemiz gerekiyor. Ülkemizde 1926 yılında kabul edilen ve 1 Ocak 2002 tarihinde düzenlenerek yeni bir şekilde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ailede kadın erkek eşitliğini sağlamak açısından devrim niteliğinde bir kanundur. 1926’larda bu kanunla evliliklerde resmi nikâh yapma zorunluluğu, tek eşle evlilik yapılması esası getirilmiş, kadınlara toplum yaşayışı içinde istedikleri mesleğe girebilme, mahkemelerde tanıklık yapabilme hakkı sağlanmış, miras, boşanma gibi konularda kadın ve erkeği eşit hale getiren en önemli kanunlardan biri olmuştur. Özellikle 2002 tarihindeki yeni şekliyle kadınların toplumsal yaşamda edindikleri yerleri, evlilik yaşamındaki konumlarını, kabul edildiği 1926 yılından sonra aradan geçen 76 yıllık süreç içindeki kadının değişen sosyal ve ekonomik durumları, uluslararası alandaki gelişimleri ve Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmaları da göz önünde tutarak kadın erkek eşitliğini zedeleyen hükümleri yürürlükten kaldırmıştır.”
“Türkiye’de Kadın Hakları ve Gelişimi” konusu ile ilgili konuşan Av. Yener Yılmaz, “Kadınların tarih sahnesinde yerini almasını insanlığın ortaya çıkması ile başlatmamız doğru bir yaklaşık olacaktır. Üstelik kadınlar, bu sahnede başrollerdir. Sınıflı toplumların ortaya çıkması ile birlikte roller de değişmiştir. İlkel toplumda fiziki farklılık dışında bir statü farklılığı bulunmaksızın işbölümü vardır. Ancak, kadın erkek farklılığının toplumsal bir eşitliğe dönüşmesi ve bu eşitsizliğin giderilmesi için mücadele edilmediği takdirde bu durumun yerleşik geleneklerin bir parçası haline gelmesi, bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. 1789 Fransız devrimi ile insanların ait oldukları farklı statüler (soylu, ruhban, halk vb.) arası eşitsizlikler ortadan kaldırılmış ve dil, din, cins ayrımına bakılmaksızın, tüm insanlar hukuk karşısında eşit ve özgür kılınmıştır. Ancak, hukuk düzeyinde garanti altına alınan eşitlik, gerçek ve gündelik yaşamda yeni biçimler kazanan bazı eşitsizlikleri de gizleyebilmektedir.”
“İş Hukukunda Kadın” konusu ile ilgili konuşan Av. Deniz Coşar Kızılcıklı, “Ekonomik özgürlüğünüz yoksa ya ailenize ya eşinize ya da başka birine bağımlısınız demektir. Kadının adının olması için ekonomik özgürlüğün olması lazım. İş hayatında varsanız, ister emekçi ister patron ister akademik bir meslek sahibi olarak çalışıyor, üretiyor, para kazanıyorsanız özgürlük alanınız genişliyor, cinsiyet ayrımı da önemli ölçüde ortadan kalkıyor. Kaderiniz de büyük ölçüde başka birinin ellerinde olmuyor, istekleriniz, seçimleriniz de… Bu yüzden kadınlar önemli iş hayatının her safhasında olmalı, çalışmalı, üretmeli ve maddi kazanımları olmalıdır. Çünkü özgürlük de eşitlik de ekonomi ile başlar. Çalışma hayatında kadın lehine hukuksal olarak birçok düzenlemeler yapılmıştır. Bu da son derece doğaldır. Çünkü ülkenin nüfusunun yarısı kadınlardan oluşmaktadır. Eskiye göre iş yaşamında daha çok var olduğumuz nettir. Ama yeterli değildir. Bizim de haklarımızın farkında olmamız, daha çok çalışmamız, üretmemiz, iş hayatının her alanında varlık göstermemiz gerekmektedir.”
Son Güncelleme: 09.03.2017 09:37