Türk Eğitim Sen Bursa 2 No´lu Şubesine bağlı 7 ilçe temsilcisinin katılımıyla Oylat´ta yapılan toplantıda, 2016-2017 eğitim öğretim yılı birinci yarıyıl değerlendirmesi yapıldı.
Türk Eğitim-Sen İnegöl Şubesinin ev sahipliğindeki toplantıya, Türk Eğitim Sen ve Kamu Sen Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu, Türk Eğitim-Sen Bursa 2 No´lu Şubeye bağlı Yıldırım, Gemlik, Orhangazi, İznik, Gürsu, Kestel ve İnegöl temsilcileri katıldı.
SİYASETİN ELİ MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI´NIN ÜZERİNDEDİR
Türk Eğitim-Sen ve Kamu Sen Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu´nun Başkanlığında yapılan toplantının ardından bir açıklama yapan Türk Eğitim Sen İnegöl Şube Başkanı Şenol Şahin, “2016-2017 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılı sona erdi. Her eğitim-öğretim yılı başında eğitimin sorunlarını, eksiklerini tespit ediyor ve kamuoyuna duyuruyoruz. Ne yazık ki tüm uyarılarımıza rağmen her yıl yine benzer manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz. Öğretmen açığı, ücretli öğretmen istihdamı, derslik açığı, okullarda alt yapı yetersizlikleri, araç-gereç ihtiyacı eğitimin öncelikli sorunlarındandır. Torpilli yapılan yönetici atamaları eğitimin kalitesini düşürmüştür. Siyasetin eli Milli Eğitim Bakanlığı´nın üzerindedir. Uygulanmayan mahkeme kararları ile hukuk iğdiş edilmiştir. Müfredat tartışmaları son sürat devam etmektedir. MEB yeni müfredatı taslak olarak kamuoyuna açıklamış, paydaşların katkılarını beklemektedir. Tabi burada en önemli husus, daha iyiye ulaşmak için eleştirilerin göz ardı edilmemesidir. Sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen alımı ile alın teri, emek göz ardı edilmekte, mülakat komisyonlarının sübjektif değerlendirmeleri ile haksızlık yapılmakta, torpil meşru zemine oturtulmakta, güvencesiz öğretmen profili oluşturulmakta, biat kültürü ön plana çıkarılmaktadır. Ailelerin bir kısmı hala birleştirilememiştir, eşler, çocuklar birbirinden ayrı yaşamaktadır. Performans sistemi getirilmesi için çalışma yapılarak, sözüm ona kamuda verimliliği sağlamak hedeflenmektedir. Bize göre asıl amaç, kamu çalışanlarının, öğretmenlerin iş güvencesini elinden almaktır. Diplomaya bağlı alan değişikliği ile ilgili sona gelindiği ifade edilse de, kamuoyuna resmi ağızlardan bir açıklama yapılmamıştır. Dolayısıyla öğretmenlerin tedirgin bekleyişi sürmektedir” dedi.
HALA EĞİTİMDE SİSTEM TARTIŞMASI YAPIYORUZ
4+4+4 sisteminin açtığı derin yaraların kapatılamadığını ifade eden Şahin, “Nitekim bu sistemin istenen hedefleri gerçekleştiremediği MEB tarafından görüşmüştür ki şu anda 5´inci sınıfların hazırlık sınıfı yapılması gibi yeni çalışmalar tartışılmaktadır. 2017 yılı Türkiye´sinde hala eğitimde sistem tartışması yapıyoruz; üniversite sınavının, liselere girişin nasıl olması gerektiği hakkında ihtiyacı karşılayacak sistemi bulamamış ve nasıl bir uygulama gerektiği hakkında fikir yürütüyoruz. Son olarak LYS´de açık uçlu sorular sorulacağı açıklanmıştır. Açık uçlu soruların hangi sonuçları doğuracağını, bu şekilde sağlam bir ölçme-değerlendirme yapılıp, yapılamayacağını bile bilmiyoruz. Kısacası eğitim sistemine adeta deneme-yanılma yöntemiyle karar veriyoruz. İşte bu ve bunlar gibi birçok sorun, 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılının ilk yarıyılına damga vurmuştur. Ülkemizde ne yazık ki sağlam bir yönetici atama sistemi oluşturulamamıştır. Okul yöneticiliğinde kabiliyet, bilgi, donanım bir kenara atılmış; mülakat sistemi getirilerek, liyakat hiçe sayılmıştır. Böylece okul müdürü olmak için torpil arama dönemi başlamıştır. Yandaş sendika üyesi değilseniz, ağzınızla kuş tutsanız da okul müdürü olamıyorsunuz. Bundan büyük bir yanlış var mı? Aynı zamanda bu durum ne yazık ki insanların sırtını siyasete, birtakım vakıflara, cemiyetlere yaslaması anlayışını da ortaya çıkarmaktadır. İnsanlar bilgisini artırmak yerine, bu tür yapılardan torpil bularak okul yöneticisi olmaya çabalamaktadır. Oysa şu unutulmamalıdır ki; torpilin pirim yaptığı bir düzen eğitim açısından hiç kimseye hiçbir fayda sağlamaz. Bilindiği gibi haksız, hukuksuz yere görevden alınan okul yöneticileri dava açmıştır. Bu davaların bir kısmı okul yöneticilerinin lehine sonuçlanmış, bir kısmı da hala devam etmektedir. Bazı yöneticiler mahkeme kararına rağmen görevlerine döndürülmemektedir. Türk Eğitim-Sen, bununla ilgili de yargıda hak arama mücadelesini sürdürmektedir” diye konuştu.
KPSS PUANININ ETKİSİ AZALTILDI
Cumhuriyet tarihinde ilk kez öğretmenlerin mülakatla atanmaya başlandığını belirten Şahin, “Nitelikli öğretmen alacağız diye yola çıkanlar, maalesef nitelikli torpil dönemini başlatmıştır. Oysa mülakat ne nitelikli öğretmen atama sonucunu doğurur ne de öğretmenlerin FETÖ ya da PKK gibi terör örgütlerine üye olup olmadığını ortaya çıkarır. 3 kişiden oluşan bir komisyon 3 dakikada hangi ferasetle bir öğretmenin niteliğini ölçebilir ki? Dolayısıyla mülakatla nitelikli öğretmen alımının hedeflendiğine ilişkin açıklamalar tamamen gerçek dışıdır. Öğretmenlerin niteliği zaten KPSS ve Öğretmen Alan Bilgisi Sınavı ile ölçülmekteydi. Ayrıca bunların yanı sıra öğretmenlerin adaylıklarının kaldırılması için performans değerlendirmeleri yapılıyor; bu kapsamda yazılı ve sözlü sınava da giriyorlar. Şuanki sözleşmeli ve mülakat sisteminde ise KPSS puanının etkisi azaltıldı. KPSS´de 50 ve üzerinde puan alan öğretmenler mülakata başvurabiliyor, en yüksek KPSS puanına sahip 3 katı aday sözlü sınava alınıyor. Bu durum da elbette kaliteyi düşüren bir uygulamadır. Üstelik mülakatlarda ciddi haksızlıklar yaşanmaktadır. Eylül ayında yapılan sözleşmeli öğretmen alımlarında KPSS´den 97 puan alan bir kişiye mülakatta 47 puan verilmiştir. Niteliği bu şekilde mi ölçeceksiniz? Mülakat sübjektif bir yöntem olduğu için istediğiniz kadar adil bir mülakat yaptığınızı iddia edin, yine de adil olamazsınız. Hem Ankara hem İstanbul´da aynı puanı alan iki öğretmen düşünün. Ankara´daki komisyon üyeleri öğretmene 100 tam puan verirken, İstanbul´daki komisyon üyeleri 95 puan verebilir. Dolayısıyla KPSS´den aynı puanı almalarına rağmen Ankara´daki öğretmen, İstanbul´daki öğretmenin önüne geçebilir. Hal böyleyken mülakat sistemi asla ve asla doğru sonuç vermeyecektir. Bu durumda Bakan Yılmaz´ın ‘Sözleşmeli öğretmenlikte kimseyi mağdur etmedik´ şeklindeki açıklaması gerçeği yansıtmamaktadır. Bir defa mülakat uygulamasının kendisi bile başlı başına eşitsizlik ve mağduriyet yaratmaktadır. Bu minvalde yukarıda da söz ettiğimiz gibi sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen alımında hak gaspları yaşanmış, mülakat komisyonlarının KPSS´den aynı puanı alan öğretmenleri bile değerlendirme usulleri farklı olmuştur. Dolayısıyla Bakan Yılmaz belki farkına varamamıştır ama bu uygulama öğretmenlerimizi mağdur etmiştir. Bu nedenle sendikamız sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen alımının iptali için dava açmıştır. Yargının haksızlıklarla dolu, öğretmenleri bölük pörçük eden, çalıma barışını bozan bu öğretmen istihdamı ile ilgili vereceği kararı sabırsızlıkla bekliyoruz. Türk Eğitim-Sen olarak, 2017 yılı için talebimiz bellidir. Biz, Şubat ayında en az 30 bin atama yapılmasını, 2017 yılının sonuna kadar da öğretmen atama sayısının 100 bine ulaşmasını talep ediyoruz. Ayrıca öğretmen alımları asla ve asla sözleşmeli ve mülakatlı olmamalı, tüm öğretmenlerimiz kadrolu olarak atanmalıdır” dedi.
ROTASYON HİÇBİR ŞEKİLDE FAYDA SAĞLAMAZ
MEB´in rotasyon uygulamasından 2015 yılının Ağustos ayında vazgeçtiğini ifade eden Şenol Şahin, “Ancak geçtiğimiz aylarda Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz rotasyonu getireceklerini açıklamıştı. Sendikamızın şiddetle karşı çıktığı rotasyon uygulamasının fayda getirmeyeceğini, aksine büyük bir öğretmen göçünü başlatacağını; şu an itibariyle rotasyonun il içi mi il dışı mı yapılacağının belli olmadığını, il içi olsa bile önümüzdeki yıllarda MEB´in ‘iller arası rotasyon yapacağız´ diyebileceğini, rotasyonun merkeze gelmenin yolu olarak görülemeyeceğini, yer değişikliğinin ilçe grupları arasında yapılacağını söylemiştik. Hatırlarsanız 2015 yılının Ağustos ayında vazgeçilen rotasyon uygulamasına göre; Ankara´ya neredeyse bitişik olan Kazan ilçesinde görev yapan bir öğretmen 60 kilometre uzaklıktaki Çamlıdere ilçesine gitmek zorunda kalabilecekti. Nallıhan ilçesinde görev yapan bir öğretmen de 92 kilometre uzaklıktaki Güdül´e ya da Polatlı´da görev yapan bir öğretmen 129 kilometre uzaklıktaki Bala ilçesine gitmek durumuyla karşı karşıya kalabilecekti. Dolayısıyla rotasyon sanıldığı gibi öğretmenlerin merkez okullara gelmesi sonucunu doğurmayacak, aksine öğretmenler sadece ilçe grupları arasında yer değişikliği yapabilecektir. Yani Nallıhan´daki öğretmen Çankaya´ya gelemeyecektir. Hatta Bakanlık, rotasyona il içi ile başlayıp, ileriki yıllarda il dışı rotasyon da yapacağız diyebilir. O halde ne olacaktır? Tüm bunların yanı sıra rotasyon, öğretmenlerin önemli haklarından bir tanesi olan, zorunlu hizmet görevini tamamladıktan sonra bulunduğu okulda istediği kadar çalışma hakkını da elinden almaktadır. Öte yandan öğrenci profilinin de her yıl değiştiği göz önüne alındığında şu anki sistemin işletme körlüğüne yol açtığı iddiaları gerçek dışıdır. Şunu da bir kez daha dile getirmek istiyoruz; elbette Doğu ve Güneydoğu Anadolu´da, mahrumiyet bölgelerinde belirli bir çalışma süresini dolduran öğretmenlerin tayinleri mutlaka gerçekleştirilmelidir. Bu öğretmenlerimizi en temel haklarından mahrum edersek, eğitimde beklenen değişimi, dönüşümü, öğretmen başarısını, verimliliğini, huzurunu yakalamamız mümkün olmayacaktır. Türk Eğitim-Sen olarak, dün ne diyorsak, bugün de aynı şeyi söylüyoruz; rotasyon hiçbir şekilde fayda sağlamaz, aksine öğretmenlere ve ailelerine büyük zararlar verir. Dolayısıyla rotasyon uygulamasından vazgeçilmelidir” şeklinde konuştu.
Son Güncelleme: 25.01.2017 10:58