Sanayileşme ile beraber kitle üretimini ve buna bağlı olarak kitle tüketiminin gerçekleşmesi ile insanların tüketime olan eğilimleri de artmıştır. Özellikle teknolojinin gelişmesi ve dünyanın küresel bir yapıya bürünmesi, satın alma davranışlarını değiştirmiş ve tüketim odaklı bir yaşamın öne çıkmasına neden olmuştur. Tüketicilerin rasyonel satın alma mekanizması ve üründen bekledikleri işlevsel ya da fonksiyonel fayda sağlama yaklaşımı yerini hedonizm (hazcı) merkezli tüketime ve ürünlerin kullanan kişide sağladığı sembolik faydaya bırakmaktadır. Bu da yaşadığımız toplumu bir “tüketim toplumu” yapmaktadır. İhtiyaç dışı satın alma, alış verişlerde kontrolsüz davranma ve tüketerek mutlu olacağına inanma günümüz tüketicilerin gerçekleştirdiği davranışlardır.
Kredi kartı kullanımı (Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre 2018 yılı ikinci döneminde toplam kredi kartı sayısı 64.829.970 adettir. Verilen rakamlara göre Türkiye’de neredeyse her iki kişiden biri kredi kartı kullanmaktadır.), alışveriş sitelerinin ve sosyal medya üzerinden satışların artması, Alışveriş Merkezlerinin yaygınlaşması, özel günlerin kutlama alışkanlıkları, hediyeleşme, rekabet kaynaklı indirim ve promosyon çalışmaları tüketicilerde alışveriş yapma arzusunu tetiklemiştir. Görüldüğü gibi çevresel, kişisel ve psikolojik birçok dürtü alışveriş yapmayı güdülemektedir.
Tüketerek Mutlu Olan İnsanlar
İnsanlar, hayatta yaşadıkları her türlü kötü ruh halinden, duygu durum değişikliklerinden ve kişisel problemlerden kurtulabilmek adına çözümü tüketimde bulunmaktadır. Depresyon halinde kişi “kendini ödüllendirmek” adına tüketime yönelmektedir. Mutlu olmak, kendini iyi hissetmek için kişi hayata tüketim perspektifinden bakmaktadır. Tüketim odaklı yaşam çağımız insanının en belirgin özelliğidir zira toplum, yetinen bir toplum değil tüketen bir toplumdur.
İnsanların kişilik ve karakteristik özellikleriyle kendisine sosyal bir konum elde etmesi maalesef markalar ve tüketim üzerinden sağlanan bir statü mücadelesine dönüşmüştür. Tüketicilerin materyalist eğilimleri, meta düşkünlükleri ve “sahip olma” duygusuyla hareket etmelerine ve satın almayı sıklaştırmaları sebebiyet vermektedir. Tüketiciler lüks tüketimi arzulamakta imitasyon ürünlerde dahi küresel markaları satın almaktadır. Dikkat ederseniz insanların kolay satın aldıkları ürünlerin sahtesi yapılmamaktadır ancak popüler ve lüks markalar tüketiciler tarafından sahtesi olsa dahi satın alınmaktadır.
Günümüzde tüketim, hayatın devam edebilmesi için yerine getirilmesi gereken mutlak bir eylem olmanın ötesinde, bir bağımlılığa dolayısıyla psikolojik bir rahatsızlığın yaşanmasına neden olmaktadır. Bazı psikolojik hastalıkların temel belirtilerinde “aşırı tüketim”, “kontrolsüz satın alma” ve “satın alma sonrası pişmanlık” davranışlarının olduğunu görmekteyiz. Bu durum kişi de tedavi edilecek bir boyuta ulaştığını göstermektedir. Pazarlama ve Psikoloji literatüründe gerçekleşen bu davranışa “Kompulsif Satın Alma Davranışı” denilmektedir.
Tüketim bağımlısı olan insanlarda, yaşamlarının merkezine alışveriş yapmayı koymaları, ürünü satın almayınca ya da alamayınca psikolojik bir gerilim yaşamaları, plansız satın alma davranışı gerçekleştirmeleri, yaşam alanlarını ve yaşam mabetlerini AVM’lerin oluşturmaları, kampanya ya da indirim günlerini kaçırmalarını bir kayıp ya da fırsatı kaçırma olarak nitelendirmeleri, kullanmayacağı ürünleri satın almaları hatta açılmamış ya da hiç kullanılmış ürünlere sahip olmaları gibi davranış ve eylemler görünmektedir.
Sonuç olarak; tüketimi basit, sıradan ve rutin bir davranış olarak değerlendirmek ve kişinin kendi davranışlarını görmekten kaçınması “tüketim bağımlığı” rahatsızlığın göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Alışverişi yapmayı sevmek ile tüketim bağımlılığı arasında ince bir çizgi vardır. Eğer ne zaman, nereden ve ne kadara aldığınızı bilmediğiniz ve almış olmanıza rağmen hala kullanmadığınız eşyalarınız varsa sizde tüketim bağımlısı olabilirsiniz.
- - - -