Belki de en önemli gelenek olan iftar sofrasının hakkı sonuna kadar verilirdi. İftarlar adeta bir hediyeleşme, yardımlaşma usulü olurdu.İftar sofralarında daima bir diş kirası bulunurdu. İftara gelen insanlara 'Dişiniz çok yoruldu, şunu alında dişinize gelen zararı telafi etmiş olalım' diyerek küçük altın kesecikleri herkesin ihtiyacına göre verilirdi.
Eski iftarlar şimdiki gibi masa başında oturalım, yeyip içip kalkalım şeklinde olmazdı. Eski iftarlar ezan okunmadan önce insanların toplanmasıyla başlar, ezan okunduktan sonra önce küçük iftariyelik adını verdiğimiz tatlı yahut zeytin, kaymak, bal yenirdi. Sadece bedenen oturulmazdı o sofralara, zihin ve gönüller de doyurulurdu. Sarayda bunun adı huzur dersleri diye geçerdi. Huzur dersleri padişah önünde alimlerin bir konu üzerinde tartışmaları şeklindeydi.